top of page

Berkay Ülke

Öğrendiğim ve Tecrübe Ettiğim

Her Şey

Home: Welcome
Home: Blog2
Home: Contact

Instagram Psikolojisi

  • Yazarın fotoğrafı: Berkay Ülke
    Berkay Ülke
  • 22 Nis 2019
  • 7 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 26 May 2019

Instagram'da birinin kötü bir fotoğraf attığını hiç gördünüz mü? Ya da bir fotoğrafın altında #feelingbad yazan bir arkadaşınız var mı? Muhtemelen ikimizin de yok. Peki neden yok? Kimsenin hayatının #perfectlife olmadığını biliyoruz. Peki aynısını şimdi bir de Facebook ve Twitter için düşünün. Twitter'da insanlar dertlerini pekala yazıyor, Facebook'taki durum güncellemeleri de benzer görevi uzun zamandır görüyor. Sorun kötü bir şeyi sosyal medyada paylaşmak olmadığına göre Instagram'ı diğer ağlardan ayıran faktörler olmalı. Önce kısaca Instagram'ı diğer sosyal ağlardan ayıran özelliklere sonra da asıl konuşmak istediğim konu olan Instagram kullanan birinin hisleri hakkında düşüncelerime geçelim.





Instagram'ın Farkı


1-Pozitifliği

Instagram'da bir fotoğrafa verebileceğiniz 2 tepki var: beğenmek ve yorum yapmak. Diğer sosyal ağlar gibi beğenmeme butonunun olmamasını ayrı tutuyorum, Instagram'daki yorumlar diğer ağlardaki yorumlardan da geride. Facebook ve Twitter'da bir paylaşımın altında uzun tartışmaların olması çok alışılmış bir durum. Facebook'ta bu sayfalar üzerinden çokça oluyor Twitter ise zaten neredeyse tamamen bundan oluşuyor .Bu tartışmalar bazen mizah bazen de kavga halini alabiliyor ve bu fazlasıyla keyifli. Instagram'daki yorumların çoğunluğu ise genelde yüzeysel, fotoğrafla ilgili ve güzel yorumlar. Bunun dışında genel olarak Instagram'daki fotoğraflarında insanlar ya gülüyor, eğleniyor, yeni yerler görüyor ya da fazla havalı pozlar, güzel ışıklandırmalar altında etkileyici olmaya çalışıyor ve herkes en güzel haliyle Instagram'da var oluyor.


2-Kullanımının Basitliği

Instagram bir uygulamanın alabileceği en basit hallerden birine sahip. Instagram'ı kullanmak için yapılması gereken uygulamaya girip sadece aşağı kaydırmak ve ekrana iki kere tıklamak. Yorumları da ikinci plana attığınız zaman bu kullanım Instagram'da harcadığımız vaktin %90'ını karşılıyor.


3-Instagram'daki Paylaşımların Derinliği

Instagram paylaşımları güzel fotoğraf çekebilenler veya bir sanatla uğraşan kişiler söz konusu olduğunda ayağımıza küçük sergiler getirebiliyor. Yine de bu paylaşımların azınlık olduğu ortada. Kalan fotoğrafların çoğu üzerinde durulup düşünülmesi için orada değil. Kullanıcılar olarak kendimizi ve hayatlarımızı sergileyip onları görünmesini istediğimiz gibi gösteriyoruz.


Instagram Kullanma Sebeplerimiz


Instagram'daki fotoğrafların çoğunun atılmasının ortak sebebi "ben varım" ve "güzel bir hayatım var" demek. Instagram ilk gününden beri bize varlığımızı ispat etmek için mükemmel bir platform oluyor. Aralıklarla fotoğraf atıyoruz ve bu fotoğrafları uzun bir seçme, fikir alma ve filtreleme sürecinden geçiriyoruz. Bunların yanında uzun bir süre paylaşım yapmadığımızda ise eksik kalmış hissediyoruz. Peki neden? Zaten attığımız fotoğrafı beğenecek insanlar bizi uzaktan ya da yakından tanıyor. Onları bir daha etkilemek için mi fotoğraf atıyoruz? Hepimizin bazen pek de bağlamı olmayan bir selfie atmamızın sebebi ne? Neden keyifli bir gün geçirdiğimizde aklıma gelen ilk düşünce paylaşmak? Ya da throwbacklerin amacı ne? Benim birkaç tahminim var:


1- Ilgi Merağı

Hepimiz attığımız fotoğrafa gelen likeları izlemeye bayılıyoruz. Harika bir his! Birkaç saatliğine telefonun ekranı parlıyor ve likelar yağıyor. Bu da ilgi ihtiyacımızı karşılamak için mükemmel bir yol. Bir saat içinde yüzlerce insanın sizi beğenip bunu belirtmesini gerçek hayatta beklemezsiniz. Instagram'da ise tam olarak bunu bekliyoruz. Ancak bu aslında iki ucu keskin kılıç. Siz beğeni aldıkça daha fazlasını istiyorsunuz fakat benzer fotoğraflar atarak beğeni sayınızı arttıramazsınız. Kimse aynı kişinin 42. selfiesini görünce kendi kendine "Harika görünüyor" demez. Tam da bu noktada insanlar ellerinden geldiği kadar farklı fotoğraflar çekmeye çalışıyor. Ayda yılda bir yediği sushiyi paylaşanlardan tutun bir hafta kaldığı tatilden 3 aylık fotoğraf çıkaranlara kadar çeşit çeşit yöntem var. Bu iş çılgınlığa dönünce de artık dışarı çıkacak, rutininin dışına çıkacak olan kişi içten içe bunu Instagram için yapıyor.


Bu dediğim çok uçuk gelmiş olabilir. "Yok canım oraya kadar gitmişken bir fotoğraf çektik" diyorsanız şunu düşünün: O fotoğraf çekildiğiniz yerde telefonunuz bozulsaydı bu anı ölümsüzleştiremediğiniz için mi üzülürdünüz, paylaşamayacağınız için mi? Ya da gittiğiniz bir tatilden kalan fotoğraflara ne sıklıkla dönüp bakıyorsunuz? Ben zaten fotoğraf çekmekten haz almayan birisi olarak kesinlikle paylaşamadığım için üzülüyorum ve çektiğim fotoğraflara bir daha bakmıyorum. Bu da Instagram'ın yaşamak için bir neden haline geldiğini gösteriyor Bir anımızı paylaşmadığımızda onu yaşamadığımızı hissediyoruz.


Ekranda likeları izlemek ne kadar zevkliyse gerçek hayatta anlattığımız bir anımızın merakla dinlenmesi de en az aynı derecede zevkli olabilir. Eh anlatacak ilgi çekici bir şeylere sahip olmanın yolu da böyle şeyler yaşamak. Fakat kalabalık bir ortamda her zaman her istediğinizi anlatamayabiliyorsunuz. Yeri gelir ortama uymaz yeri gelir karşınızdakinin anlatacak dertleri vardır. Instagram ise bunu yapmak için daha iyi bir alternatif olduğunu düşünüyorum.


Böyle düşünmemin ilk sebebi Instagram'da fotoğraf paylaşırken bir sebebe yahut bağlama ihtiyacımız yok. Tüm kış spor yapıp fit bir vücuda sahip olan birisi bunu toplum içinde bir anda göstermez ya da konuşmaya böyle başlasa eğreti durur. Bunu bilen kişi de sahilde çekildiği bir fotoğrafı Instagram'a yükler. Bu, onu aynı zamanda hem yüzsüz bir ilgi manyağı gibi göstermez hem de vücudunun şovunu yapma isteğini giderir. Madalyonun diğer yönünde ise başından geçenleri iyi anlatamayan insanlar var. İyi bir hikaye anlatıcısı olmayan birisinin Instagram'da bu eksikliğinin hiçbir anlamı yok. Göstermek istediğini göster ve yoluna bak.


2-Onaylanma Ihtiyacı

Son attığınız fotoğrafın like sayısı yaklaşık olarak da olsa biliyor musunuz? Benimki 110 olmalı. Bunu neden biliyorum? Çünkü Instagram'a attığım fotoğrafları aslında bir albüm oluşturmak için değil diğer insanların beğenilerini almak için atıyorum. Bu sonuca şuradan ulaştım: Eğer bu sayı 110 değil 55 olsaydı ben o fotoğrafta bir sorun olduğunu veya sadece kötü olduğunu düşünürdüm. Oysa ki atmadan önce zaten beğenmiştim eğer gerçekten önemli olan benim fikrim olsaydı bu sayılar benim fotoğrafa olan bakış açımı değiştirmemeliydi.


Siz de aynı durumu kendi son fotoğrafınız için düşünün. Eğer beğeni sayısı şimdikinin yarısı olsaydı o fotoğrafın güzelliğinden şüphe edecekseniz o fotoğrafı paylaşmanızın sebebi insanların beğenilerini toplamak olabilir. Yine de güzel bir haberim var. Bu normal bir his! Bir toplumda yaşıyoruz ve kendimizi bu toplumun bir parçası olarak hissetmekte diğer bireylerin onayını ve beğenisi almak kritik bir rol oynuyor. Sorunun başladığı nokta ise bunu sadece Instagram'dan karşılamak. Bu hissi normal hayatta karşılamak Instagram'da karşılamanın yanında çok sönük kalabiliyor. Normal hayatta Instagram'a kıyasla çok küçük bir topluluk, her zaman bariz olmayan bir şekilde bizi onaylayıp beğeniyor. Bir hikayeyi zaten aynı anda Instagram'daki kadar kişiye ulaştıramıyoruz, ulaştırdıklarımız da her zaman etkilenmeyebiliyor. Öbür tarafta bir fotoğraf paylaştığımızda bunun tüm yakınlarımıza ulaşacağına eminiz ve kaç kişin beğendiğini net sayılarla görmek onaylanma hissini kolayca tatmin ediyor. Bu beğenilerin sayılarla net ve ölçülebilir bir şekilde elimize gelmesi aynı zamanda bunu önceki fotoğraflardaki sayılarla kıyaslayıp kendimizde bir gelişme veya gerileme görmemizi sağlıyor. Tüm bunların yanında beğenmeler de çoğunlukla seçici olmuyor. Kaydırırken önümüze gelen fotoğrafları "beğenmemiz" için gerçekten beğenmemize gerek yok, beğenmediğimiz fotoğraflara like atmıyoruz yetiyor.


3-İllüzyon Yaratmak

Throwback akımı çıktığından beri #tbt asla boş kalmadı. Fark ettiğim bir kullanım ise throwbacklerin en çok atacak bir fotoğraf bulamayınca atılması. Instagram'ımızın boş kalmasına katlanamıyoruz bir de üstüne paylaşmaya değer farklı bir fotoğraf bulamayınca thorwback güzel bir çözüm oluyor. Bu fotoğraflar muhtemelen en güzel anlarımızdan biri oluyor ve bir süredir boş duran sayfamızı hareketlendirebiliyor.





Throwbackler, tatildeki güzel anlarda özellikle paylaşacak bir fotoğraf bulamayınca paylaşmak üzere "yedeklenen" fotoğraflar. Bu yedeklemenin sebebi ise "boş geçen günüm yok" fikrini empoze etmemize çok büyük fayda sağlamaları. Evimizde sıkkın bir şekilde otururken bir thorwback atıyor ve hem o günü boş geçmemiş oluyoruz hem de güzel bir fotoğraf attığımız için normalden de fazla gelen likelar oturduğumuz yerden can sıkıntımızı gideriyor. Bir taşla iki kuş.


Instagram'ın yapısı gereği ilk gördüğümüz fotoğraf ardından yazı oluyor. Yakın arkadaşınızın Notre Dame'da çekildiği fotoğrafı gördüğünüzde ilk izleniminiz "Aa evet, Oğuzhan Fransa'ya gitmişti." oluyor. Bu da sıkıcı olmadığımız, hayalimizdeki gezen ve eğlenen halimiz olduğumuza dair izlenimi güçlendiriyor. Altındaki yazı ise sonrasından takip ediyor, bu da fotoğrafın throwback olduğunu anlamamızı geciktiriyor. Zihinlerimizin ilk izlenimlerden ne kadar etkilendiğini biliyorsanız, o paylaşımdan alınan "Oğuzhan geziyor" izleminin ne kadar güçlü olacağını da biliyorsunuz demektir.


İllüzyon yaratmak sadece throwbacklerle sınırlı değil. Yazının başında da bahsettiğim gibi diğer insanların beğenileri için fotoğraflar atıyor ve bunun için güzel anlarımızı olduğundan da güzel gösteriyoruz. Güzel bir yemeğin en güzel fotoğrafı her zaman başlamadan hemen önce oluyor. Tatilin en güzel anı ise ikonik plajda kitap okuduğumuz fotoğraflar. Bunları paylaşırken kullandığımız filtrelerden bahsetmiyorum bile. Benim şahsi görüşüm platformun büyük oranda illüzyon oyunundan oluştuğu yönünde ve bu filtrelerin platformda gömülü olması da böyle düşünmemin sebeplerinden biri.


Ben platformun kendisinin abartıya ve yalancılığa yönelttiğini düşünenlerdenim. Bu yalancılık olayı o kadar ilerledi ki insanlar fotoğraflarını photoshoptan geçirip öyle paylaşmaya başladı. Makyaja ve filtrelere tahammül edilebilir belki fakat zaten herkesin bir diğeriyle yaraştığı bir platformda bu artık hile yapmak demek. İronik taraf ise bunu sadece sen ben değil, yeri geldiğinde ünlülerin de hiç çekinmeden yapması. Kendini ispatlamış ve geldiği yeri hak etmiş (bu olması gereken elbette) insanların böylesine rezil durumlara düşmesi Instagram'ın gücü hakkında bize fikir verebilir.


4-Eksiklik Korkusu

Bu genel abartı hali insanların kendini diğerleriyle kıyaslamasına sebep oluyor. Bu kıyaslama ise eksiklik korkusunu (fear of missing out) tetikliyor. Eksiklik korkusu temel olarak bir kişinin katılmadığı etkinliklerin çok güzel olduğunu ve bunları kaçırdığını,geri kaldığını düşünmesi. Bu durumu tetikleyen yegane olguysa düzenli hale gelmiş kıyaslama. Düşünün ki arkadaşınızın doğum gününe gittiniz ve aynı gün gitmeyi istediğiniz bir konser var, tesadüfen de bir arkadaşınız o gece o konserde olsun. Arkadaşınıza çoktan söz verdiğiniz için gitmemek ayıp olur o yüzden aklınız konserde kalarak doğum gününe katılıyorsunuz. Gecenin sonunda eve döndünüz yatmadan son bir Instagram'a bakıyorsunuz.


Bu noktada siz fena olmayan bir doğum günü kutladığınızı biliyorsunuz ve durumunuzun farkındasınız. Kesin olarak bilmediğiniz şeyse o gece konserin nasıl geçtiği. Arkadaşınızın o gece orada olduğunu hikayelerinden görüyorsunuz ve başlıyorsunuz izlemeye. Üstünde durduğumuz abartmalar yüzünden o hikayeler size gecenin en keyifli anlarını getiriyor. Tüm gecenin sadece birkaç dakikalık konsantre en iyi dakikalarını gördükten sonra ise bir de dönüp kendi gecenize bakıyorsunuz. Bu da sizi sorgulamaya ve kıyas yapmaya itiyor. Fakat bu adaletsiz kıyasta bir taraf gerçeklerden diğer tarafsa en iyi anlar ve hayal gücünden oluşuyor. Duruma bir de öbür taraftan bakalım. Konserdeki arkadaşınız da başkasına söz verdiği için bu doğum gününe gelememiş olsun. Birebir aynı durum tamamen aynı şekilde onu da etkileyecek.


Son söz


Bu yazıyı yazma sebeplerimden en önemlisi bahsettiğim hislere bir kullanıcı olarak benim de kapılıp yer yer mantıklı düşünememem. Bu yazının benim için Instagram'da gördüklerimin bende oluşturduğu kötü hisleri değerlendirirken kullanabileceğim bir kılavuz olmasını istedim ve kendi hissettiğim duyguları sebepleriyle açıklamaya çalıştım. Umarım bu yazı sizin için de bir nebze olsun faydalı olmuştur.


Bu yazıyı yetersiz bulduysanız ve daha fazla bilgi istiyorsanız sırasıyla bir araştırma,bir haber yazısı ve yazıyı yazmamda çokça katkısı olan bir video bırakıyorum. Araştırmanın sadece verilerine bakmak bile beni durumun ciddiyeti hakkında fazlasıyla endişelendirdi, BBC haberinde bireylerin kendi fikir ve görüşlerinden faydalanmış, son olarak video ise burada bahsettiğim genel başlıkları ve daha fazlasını öz bir şekilde açıklıyor. Bunların yanında Black Mirror'ın 3. sezon 1. bölümünü de izlemenizi tavsiye ederim. Konuyla direkt alakalı olmasa da sosyal medya kullanımının ne noktalara gelebileceğini güzel bir şekilde gösteriyor. Aynı zamanda bölümün başında, bahsettiğim illüzyon ve onaylanma ihtiyacıyla ilgili güzel bir örnek de var.


https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-37230051

https://www.youtube.com/watch?v=WcjaZuTKezE



 
 
 

Comments


  • facebook
  • twitter
  • linkedin

©2019 by Berkay Ulke. Proudly created with Wix.com

bottom of page